Yap-satçı müteahhide KDV müjdesi
Danıştay, net alanı 150 metrekarenin altında kalan ve indirimli KDV oranına (yüzde 1 ve 8) tabi bulunan konutların net alan hesabında yaşanan komediye “dur” dedi.
Komedi dediğimiz olay, Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan iki farklı ve birbirine zıt “net alan” tanımından (hesabından) kaynaklanıyor.
Konutlarda 150 metrekare’lik net alan hesabı, uygulanacak KDV oranının tespiti ve KDV iadesi talep edilip edilemeyeceği yönünden büyük önem taşıyor. Net alanı 150 metrekarenin altında kalan konutteslimleri indirimli oranda KDV’ye tabi olduğundan, bu konutların inşası nedeniyle yüklenilip indirilemeyen KDV’ler müteahhitlere nakden veya mahsuben iade ediliyor (KDVK. Md.29/2).
Konutlardaki indirimli KDV oranı uygulaması alıcılara yüzde 7 ila 17 arasında bir fiyat avantajı, müteahhitlere ise KDV iadesi ile indirimli orandan kaynaklanan fiyat avantajı nedeniyle daha fazla konut satma imkanı sağlıyor.
Öteden beri süre gelen uygulamada yaşanan sıkıntı, Maliye Bakanlığı ile Çevre Bakanlığı’nın 150 metrekarelik net alanın hesabının birbirinden farklı olmasından kaynaklanıyor.
Bağımsız bölüm net alanına ilişkin son değişiklik Çevre Bakanlığı tarafından Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nin 16. maddesine 01.06.2013’ten itibaren yürürlüğe girmek üzere eklenen 41 numaralı bentle yapıldı. Bu değişiklikle konutlarda 150 metrekarelik net alan hesabı tamamen değiştirildi, KDV Tebliğleri uyarınca net alan hesabına dahil edilen bir çok alan, net alan hesabının dışına çıkarıldı. Bağımsız bölüm net alanı; bağımsız bölüm içerisindeki kapalı olup duvarlar arasında kalan net alan olarak tanımlandı. Yeni düzenleme, Maliye Bakanlığı’nın hesaplama şekline göre net alanı 150 metrekarenin üzerinde olan birçok konutun net alanının 150 metrekarenin altında kalması sonucunu doğurdu. Bu durum ise konutlara uygulanacak KDV oranının yüzde 18’den yüzde 1 veya 8’e inmesine, ayrıca KDV iadesi talep edilebilmesine yol açmıştır.
Maliye Bakanlığı ise 150 metrekarelik alan tanımını söz konusu yönetmeliğe göre yeniden yapması gerekirken, şu an geçerliliği bulunmayan mevcut görüşünü, birleştirilmiş KDV Genel Uygulama Tebliği’ne aynen aktarmıştır. Bu durum ise, müteahhitleri geçmişten bugüne yaşadıkları bir ikilemle yine baş başa bırakmıştır.
İnşaat sektörünün önde gelen şirketlerinin üye olduğu bir STK, KDV Tebliği ile yapılan düzenlemenin mevcut Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne aykırı olduğu gerekçesiyle, Tebliğin ilgili bölümlerinin yürürlüğünün durdurulması ve iptal edilmesi için Danıştay’da dava açtı.
Danıştay Dördüncü Dairesi, net alanın hesabı konusunda inşaat sektörünün talebini haklı bularak, Tebliğin ilgili bölümünün yürürlüğünü oyçokluğuyla durdurdu (Danıştay 4. D.nin 10.12.2014 tarihli ve E.2014/4835 sayılı Kararı). Kararda gerekçe olarak, “Net alanı 150 metrekareye kadar konutun tanımlanmasında bu konuda teknik düzeyde düzenleme ve tanımlama yetkisi ve yeterliliği bulunan Çevre Bakanlığı tarafından yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nin dikkate alınması gerektiği, bu hususta teknik bilgi ve uzmanlığı olmadığı görülen Maliye Bakanlığı’na her ne kadar tanımlama yetkisi verilmişse de, bu yetkisinin sınırsız olmayıp uzman kuruluşlardan görüş alınması veya bu konuda teknik düzeyde düzenleme ve tanımlama yetkisi bulunan kurumların düzenlemelerinden yararlanılmasının “İdarelerin takdir yetkilerine giren işlemleri tesis ederken mutlak ve sınırsız hareket edemeyeceklerine ilişkin idare hukuku ilkesi”nin bir gereği olduğu ve bu ilkeye aykırı düşen dava konusu düzenlemede hukuki uyarlık görülmediği” belirtildi.
Maliye’nin, Danıştay’ın esastan vereceği kararı beklemeden mevcut görüşünden vazgeçerek, net alan hesabının Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne göre yapılması gerektiği konusunda bir düzenleme yapması uygun olacaktır. Net alan hesabı teknik bir konu olduğundan ve bu husustaki yetki Çevre Bakanlığı’nda bulunduğundan, Maliye’nin bu konuda sorun çıkarmaması ve güncelliğini yitirmiş düzenlemesinde ısrar etmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Danıştay’ın bu kararı inşaat sektörünü rahatlatmasının ötesinde, Maliye’nin başka kurum ve kuruluşların görev alanına giren konularda bu kurum ve kuruluşların görüş ve düzenlemelerini dikkate almadan düzenleme yapamayacağı gerçeğini de ortaya koymuştur. Her şeye rağmen iyi ki Danıştay var!
Hürriyet