Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutları

Kentsel Dönüşümün Ülkemizdeki Tarihçesi
Türkiye’de kentsel dönüşümün temelleri 1980 sonrasına dayanmaktadır. Ülkemizin, liberalleşen ekonomik politikalar izlemesinin ardından kent merkezlerindeki gecekondu bölgeleri, hastalıklı olarak değerlendirilmeye başlanmış,gecekonduların şehir merkezindeki sanayi tesisleri ile birlikte kent merkezinden dışarı çıkartılması gündeme gelmiştir.Avrupa; Merkezi şehirlerinin yapılaşmasını,cadde ve sokaklarının topyekün düzenlenmesini, 1930 yılından itibaren yapmaya başlamıştır.Türkiye ise kentsel dönüşümün gerekliliğini; 1960 yılından itibaren yaşanılan göçlerin getirdiği, şehirler de çarpık yapılaşma/imar problemleri/sağlam olmayan evler gibi sorunların 17 Ağustos 1999 Depreminde acı bir tablo ile sonuçlanmasının ardından anlamıştır.
Kentsel Dönüşüm’ün Sosyal Boyutları
Şu ana kadar süregelen Kentsel Dönüşüm; ekonomik odaklı yapılmaktadır. Dönüşüm’ün sosyal boyutu ve süreçten etkilenen insanların neler yaşadıkları çok fazla önemsenmemektedir. Kentsel dönüşüme tabi olan kişilerin evi yıkılma aşamasına geldiğin de daire sahibi kişi, ailesi ile birlikte zorunlu göçe maruz kalmaktadır. Hak sahibinin aklında inşaatın zamanında teslim edilmesi, yeni yapının getireceği sosyal ilişkilerin endişesi bulunmaktadır. Kentsel dönüşüm hamlesinin temelinde; çarpık yapılaşmanın düzenlenmesi,deprem risklerinin ortadan kaldırılması var. Ancak özellikle sosyal yapı değişimlerinin, kişilerin psikolojik durumlarının, komşuluk ilişkilerinin ve aidiyet duygularının doğru yönetilmesi, huzurlu bir toplum için önem arz etmektedir.
Kentsel Dönüşüm’ün bir çok parametresi bulunmaktadır, en önemli bileşenleri;
Coğrafi Unsurlar : iklim,ulaşım,yerleşim özellikleri,mekanlar,mimari unsurlar,cadde/sokak düzenlemeleri
Sosyal Unsurlar : yaşam biçimleri,ilişkiler ağı,kurumsal şekillenmeler,etkileşim seviyeleri
Kültürel bileşenler : tarihi semboller,dini değerler,tarihi değerler
Ekonomik bileşenler : müstakil evden daire yaşamına geçiş,site tarzı yaşam da ilave maliyetler
Yukarı da belirtilen unsurlar dikkate alınarak aile ölçeğinde mikro ve toplum nezdinde makro değişimin gözlemlenmesi ve araştırılması gelecek nesiller için elzem bir konudur.
Uzun vadeli dönüşüm sürecin de karar vericilerin; politik çekişmelerden uzak bir şekil de akıl ve mantığa dayanan iradelerini sürece yansıtmaları, Proje üretenlerin vizyoner olmaları, Çözüm sürecinin sosyal boyutunun sürekli gündem de tutulup çalışmaların kesintisiz sürdürülmesi gerekmektedir. Böylece yüz ölçümünün yüzde doksanı deprem bölgesi olan Türkiye de daha güvenli yapılar inşa edilecek, modern yaşama uygun yeşil – sağlıklı mesken ve ticari alanlar üretilecektir.